Arkeoloji ve antropoloji alanlarında yapılan son araştırmalar, 16 bin yıl önce yaşamış insanların fiziksel özelliklerine ve yaşam tarzına dair çarpıcı bilgilere ulaşmamıza yardımcı oluyor. Bu dönemde Neolitik Çağ'ın başlangıcıyla birlikte avcı-toplayıcı toplumlar, tarıma geçmeden önceki son aşamalarını yaşıyorlardı. Peki, o dönemde insanlar nasıl görünüyordu, ne tür giysiler giyiyordu ve günlük yaşamlarında neler yapıyorlardı? İşte bu soruların cevaplarını ortaya koyan bazı ilginç tespitler!
16 bin yıl önce, insanlar günümüzdeki gibi homojen bir görünüm sergilemiyorlardı. Gen havuzu, coğrafi farklılıklara bağlı olarak oldukça çeşitlilik gösteriyordu. Araştırmalar, özellikle Avrupa, Asya ve Afrika'daki farklı toplulukların fiziksel özelliklerinin değişkenlik arz ettiğini göstermektedir. Örneğin, mezar buluntularından elde edilen bilgiler, Avrupa'daki avcı-toplayıcıların daha kısa yapılı olmalarına rağmen daha kaslı bir vücut yapısına sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Erkeklerin ortalama boyu yaklaşık 160 cm civarındayken, kadınlar 150 cm gibi daha kısa bir ölçüde bulunuyordu.
Yüz hatlarına bakıldığında ise, büyük burun, yüksek elmacık kemikleri ve geniş çeneler dikkat çekmektedir. Ayrıca, saç ve göz renklerinin de oldukça çeşitli olduğu düşünülmektedir. Özellikle Avrasya bölgesinde yaşayan topluluklar arasında açık renkli gözlere sahip bireylerin sıkça rastlandığı, bunun genetik bir adaptasyon olduğu düşünülmektedir. Sıcak iklimlerde yaşayan topluluklarda ise daha koyu ten rengi ve dalgalı saç yapılarına sahip bireyler öne çıkmaktadır.
16 bin yıl öncesi avcı-toplayıcı toplumların giyimleri oldukça basit ama pratikti. İnsanlar, hayvan derilerini ve doğal lifleri kullanarak giysiler hazırlıyorlardı. Bu giysiler, hem sıcak tutmak hem de avcılık faaliyetlerinde rahat hareket edebilmek için tasarlanmıştı. Uzun deriler, zamanla dikiş teknikleri ile bir araya getirilerek elbiseler ve aksesuarlara dönüştürülüyordu. Ayrıca, bu dönemin insanlarının, doğada bulunan bitkilerle yarattıkları özelleşmiş dövmeler ve vücut süslemeleri ile kendilerini ifade ettiklerine dair birçok kanıt bulunmaktadır.
Günlük yaşam tarzları ise, sürdürülebilir bir şekilde doğayla iç içe geçmişti. Yaşam alanları genellikle geçici barınaklar veya doğal mağaralardan oluşmaktaydı. Kış aylarında avlanan hayvanların yağı ve etleri, yiyecek stoğu oluştururken, yaz aylarında ise toplayıcılık faaliyetleri ile besin çeşitliliği artırılıyordu. Toplum içindeki roller, cinsiyet ve yaşa bağlı olarak belirlenmiş olup, kadınlar daha çok toplayıcılık, erkekler ise avcılık faaliyetleri ile ilgileniyorlardı. Fakat bu durum, her toplumda aynı şekilde olmayabiliyordu; bazı bölgelerde kadınlar avcılıkta da aktif rol alıyordu.
Sonuç olarak, 16 bin yıl önce yaşayan insanların yaşamı ve fizyolojik özellikleri, günümüz insanlarına kıyasla oldukça farklı ve ilginç. Yapılan araştırmalar, o dönemin insanlarının yalnızca fiziksel özellikleri ile değil, kültürel ve sosyal yapılarıyla da merak uyandırmaya devam ediyor. Arkeologlar ve bilim insanları, bu döneme ait buluntuları incelemeye devam ettikçe, insanlığın geçmişine dair yeni veriler elde edilmektedir. Böylece, bu önemli tarih dilimini daha iyi anlamamız sağlanmakta ve geçmişimizle olan bağımız güçlenmektedir.