Yaş, bir kişinin yaşam deneyimlerini ve birikimlerini simgelerken, 87 yaşındaki Zeynep Çelik için mesleği, yaşamının en değerli parçası haline geldi. Yıllardır sürdürdüğü el sanatlarıyla sadece nesiller arası bir köprü kurmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi köklerine ve kültürüne bağlılığını da gösteriyor. Unutulmaya yüz tutmuş geleneksel el emeği, bir zamanlar hayatın her alanında önemli bir yer tuttu. Ancak modernleşme ve teknolojinin hâkim olduğu çağımızda, bu değerlerin kaybolması riskiyle karşı karşıya. İşte bu noktada, Zeynep hanımın hikayesi, umut ve ilham verici bir örnek teşkil ediyor.
Türkiye, zengin kültürel mirasıyla bilinen bir ülke. Yüzyıllar boyunca, farklı medeniyetlerin etkisi altında şekillenen el sanatları, yerel halkın yaşam tarzını, alışkanlıklarını ve değerlerini yansıtan önemli bir unsur olmuştur. Dokumacılık, seramik, ahşap oymacılığı gibi birçok alanda ustalar, nesillerdir birbirine miras kalan bilgileri aktarmaktadır. Ancak, küreselleşme ile birlikte bu değerler, zamanla kaybolmaya yüz tutmuştur. Artık, modern teknolojiler sayesinde yapılan yapay ürünler, el emeği ürünlerin önüne geçiyor. Bu bağlamda, Zeynep hanım gibi ustaların gayretleri, bu mirası yaşatmak açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Zeynep Çelik, genç yaşta başladığı el sanatlarıyla pek çok insana ilham vermiştir. Çocuk yaşta ailesinin geleneksel el işçiliklerini öğrenmeye başlayarak kendini bu alanda geliştirmiştir. Özellikle dokuma ve nakış üzerine yoğunlaşan Zeynep hanım, zamanla farklı teknikler öğrenerek sanatını çoğaltmıştır. Yıllar içinde, maddi kaygılar bir yana, sanatı bir tutku haline getirmiştir. El emeği ürünleriyle sadece geçimini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda topluma da örnek olmuştur.
Zeynep hanımın eserleri, doğal ve kaliteli malzemelerle yapılmakta, her parçada kendi hikayesini barındırmaktadır. Zamanla, genç nesillere bu el sanatlarını öğretmek için çeşitli atölyeler açarak, sadece kendi bilgi birikimini aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda bu gelenekleri yaşatmayı da hedefliyor. “Her parça, benim bir parçamdı. Onları yaparken ruhumu veriyorum. Gençlerin bu değerleri öğrenmesini istiyorum, çünkü bu sanatın geleceği onlarda” diyor.
El sanatlarının yalnızca bir zanaat değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu belirten Zeynep hanım, bu aktarım sürecinin kendisi için son derece tatmin edici olduğunu ifade ediyor. “Gördüğüm her genç, benim gözümde bir umut ışığı. Ürünlerimi yaparken düşündüğüm şey, bu sanatın sonsuza dek yaşatılmasıdır,” diyerek duygularını dile getiriyor.
Zeynep hanımın hayata geçirdiği projelerinden biri de, yerel okullarla iş birliği yaparak gençlere yönelik sanat kursları düzenlemek. Bu kurslar sayesinde birçok çocuk, geleneksel el sanatlarını öğrenerek kendi becerilerini geliştirme fırsatı buluyor. “Her öğrenci benim için bir evlat gibi. Onlara bu sanatın özünü aktarırken, kendi yaşımı unuturum. İçimde bir enerji var, onları gördükçe büyüyor” diyor.
Yaşının ilerlemesiyle birlikte bazı zorluklarla da başa çıkmak durumunda kalan Zeynep hanım, bu durumun kendisini asla pes ettirmediğini vurguluyor. “Sadece bedenim yaşlanıyor, ruhum genç! Yine de, ilerleyen yaşım bu tutkumun önüne geçemez. Her gün yeniden başlıyorum, çünkü bu benim yaşam kaynağım” diyerek azmini dile getiriyor.
Toplumda geleneksel el sanatlarına olan ilginin azaldığını kabul eden Zeynep hanım, bunun farkındalığını artırmak amacıyla yerel pazarlarda sergiler açarak eserlerini tanıtmaktadır. Eserleriyle birlikte yaptığı konuşmalarda, gençlerin el sanatlarına yönelmelerini teşvik edici mesajlar veriyor. “Sanat, introvert olan bir bireyin iç dünyasını dışarıya yansıtır. Gençlere bu kapıyı açmak için buradayım” diyor.
Zeynep Çelik, sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bir öğretmen ve ilham kaynağıdır. 87 yaşında olmasına rağmen sanatı için duyduğu tutku, ona hayata karşı bir mücadele azmi vermekte. Unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yaşatmak için verdiği mücadele, yalnızca kendi değil, aynı zamanda gelecek nesillerin de kültürel mirasını koruma çabasıdır. Zeynep hanımın hikayesi, aslında yaşın sadece bir rakam olduğunu ve tutkuların asla bitmeyeceğini gösteren güçlü bir örnektir.
Sonuç olarak, Zeynep Çelik, azmi ve sevgisiyle el sanatlarını yeniden canlandırırken, aynı zamanda bizlere de bu değerlerin önemini hatırlatıyor. Her bir el emeği parçasında kaybolmuş bir hikaye, geçmişten günümüze taşınmayı bekliyor. Bu hikayelerin yeniden gün yüzüne çıkması için Zeynep hanım gibi tutkulu bireylere ihtiyaç var. El sanatlarının yaşatılması, toplumun kültürel kimliğinin korunmasında kritik bir rol oynuyor ve Zeynep hanım, bu önemli görevi başarıyla yerine getiriyor.